Selamlar. Sevgili dostlar, yazacaklarım kendi tecrübelerime dayalı, çok bilmişlikten uzak, tamamen iyi niyetli kendi düşüncelerimdir.
Öncelikle kimyasal ürünlere ilgi göstermek de bu tür durumlarda tetikleyici olabilir. Mümkünse tamamen uzak durmak değilse orta vadede kararlı bir biçimde azaltarak bırakmak büyük yarar sağlayacaktır. Eğer böyle bir durum söz konusu ise yine benim kanaatime göre, indika ağırlıklı genetikler az miktarda kullanıldığında yoksunluk krizlerini atlatmak için yararlı olabilir.Kullanılmadan önce de güvenebilecek bir doktorla bunu paylaşmak, yol gösterici olmasını istemek iyi olabilir. Modern tıpta anksiyete ve depresyon tedavisinde genellikle seratonin geri salınım inhibitörleri ilaç olarak kullanılmaktadır ve tedavi süresince düzenli kullanılmalı, bırakırken de yine hekim kontrolünde düzenli biçimde azaltılarak bırakılmalıdır aksi takdirde bağımlılık da göz önünde bulundurulduğunda hastalıkların tekrar etmesi yüksek olasılıklı bir durumdur. Ben de cbd genetikler hakkında aynı şeyleri merak ediyorum. Cbd genetikler terapötik etkiler için öncelikli önerilse de anksiyete ve depresyon için pek çok türün medikal amaçlı kullanılabilir olduğu söylenmektedir. Diğer arkadaşların önerdikleri genetikler az miktarda belli aralıklarla kullanıldığında başarılı olacaktır diye ümit ediyorum ancak bu tek başına yeterli olmayacaktır sanırım. Yaşam alanını düzenlemek, küçük değişikler yapmak, yeni uğraşlar edinmek işe yarayabilir. Bunların hepsi, içinde bulunulan durumda başlanması hatta ne tür faaliyetler olacağının belirlenmesi bile çok zor gelen şeyler olabilir. Bu durumda ''başlamak-bitirmek yok yapmak var'' düşüncesi işe yarayabilir. Spor yapmak iyi bir başlangıç olabilir özellikle de zaman içinde bir iki saate ulaşan ya da geçen uzun uzun açık hava yürüyüşleri çok iyidir.Ilımlı bir spor sırasında endorfin salgılanır, endorfin ilaç gibidir.
Evet, gelelim şimdi asıl konumuza. Sevgili dostum Gus. Şimdi yazacaklarımı da ukelalıktan, çok bilmişlikten uzak, yaşanmışlıklarımdan aldığım ders ve terbiye edilmişliğimle ve tamamen iyi niyetle yazıyorum. İnan ne sana ne de başkasına zerre kadar sataşmak, giydirmek gibi bir niyetim yoktur. Forum ilk kurulduğu günden beridir okur, takılırım. Belki sana belki başka birine belki de yazarken bana bir faydası dokunur, içinden bir alacağımız olur diye bu yazıyı yazmak için üye oldum.
Empati yapın demişsin hadi birlikte yapalım bakalım.
Aslında soru-sorun -- cevap-çözüm bir arada.
Konuda ki yazdığın bazı cümlelerden yola çıkalım; Demişsin ki; açıkçası doktora bile gidesim yok artık umutsuz vakayım. Değilsin sevgili dostum ancak bazı bakış açıları edinmek gerekebilir. Örneğin; ne yaşandığını bilmiyoruz tabii sadece yazdığın yorumlardan yola çıkarak bir değerlendirelim;
Birincisi; o iş yerinde ki yönetici arkadaş hafif takıntı belirtileri gösterse de obsesif kompulsif bozukluğu ya da panik atak bozukluğu olan bir arkadaş değil. Geçmişte ki yaşanmışlıklarından ötürü, o yaşadıklarını bir daha tecrübe etmemek için tedbire sığınmış, görevi gereği görevini yerine getirmeye çalışan bir arkadaş olsa gerek. Eğer korkaksa da bu sebeble olsa gerek. İşinden gücünden olmaktan korkmak, bir daha o tecrübeleri yaşamaktan korkmak vs. Kim bilir belki de bütün bunlar olmasa birlikte cüğara içiyor da olabilirdiniz. Niye olmasın?
Gelelim 8:30-11:30 davasına. Bu durumun aynısını defalarca yaşadım, iki gün sebebiyle de yaşadım, sadece yarım saat sebebiyle de. Her gün yüzüne baktığım, oturup çay içtiğim insanlara, benim için kapıma gelen insanlara kötü söz söyledim. Tehdit ettim. Kalplerini kırdım. Düşündüğüm tek şeyse iş için, işi aksattığım için böyle davrandıklarıydı. Niye? Çünkü; sıcak yatağımda, anksiyete ve depresyonla koyun koyuna sevişen, akşamdan kalma bol kafalı uyku ne kadar da tatlıydı. Anksiyete ve depresyon perdesi gözümden kalktı, gerçek o zaman ortaya çıktı. İnşallah bir an evvel sana da nasip olur. Ne ve nasıl hissettiğini çok iyi anlıyorum. Bu davranış seni düşünme, senin için değil de iş aksaklığı sebebiyle olsaydı (ki bu sana bilinçli biçimde böyle yansıtılmış da olabilir) evine gelmek yerine eninde sonunda iş yerine gelmen beklenir ve farklı yaptırımlar uygulanırdı. Bir de bu açıdan bakmak gerek o arkadaşa şimdi: ''Senin için gelmişti.''
Şöyle iki cümle var; Hafiften çoğu insanda olan derecede bende var olan şeyler
bu salak yüzünden ileri boyuta gitmiş olabilir mi? --- İşin aslı kutular bitince gitmedim tekrar ilaç yazdırmaya
belki bu da rahatsızlıklarımın bir oyunudur bana.
İki cümlede de ve farklı bazı yorumlarda da gördüğümüz şey; bir şeylerin ya da birilerinin bunu sana yaptığına, bir şeylerin ya da birilerinin seni bu hastalıklı hale soktuğuna kendini inandırmışsın. Psikolojide buna ''Savunma Mekanizması'' diyoruz. Daha doğrusu bu durum pek çok savunma mekanızması türünden biridir ama evet. Haklısın! Ama seni bu hastalıklı hale sokan, başka bir şeyler ya da birileri değil: Sensin! Bakalım niye sensin, neden sensin?
Sert gelebilir belki ama iyi niyetten öte sataşma, laf sokma gibi bir amaç olmadığını hatırlatarak;
Empatiye devam...
Bir başka cümle;
Kötü olmadığım dönemlerde ciddi düzeyde taşak geçiyordum adamla, küçücük çocuğun korkmayacağı şeylerle korkutuyordum falan bir ara.
Şimdi anladın mı canım kardeşim niye?
(( İnsanın neler yazası geliyor ama bu yazının iyi niyetle bir şeyler anlatmak için yazıldığını, okurken öfkelenmeden özünün anlaşılmaya çalışılmasını ümit ettiğimden ve içinde bulunulan ruhsal durumu göz önüne alarak sakin sakin devam edelim ama her okuduğumda gözlerimin dolduğunu da bildirmek isterim.
Şimdi anladın mı canım kardeşim niye? Sen zulüm etmişsin canım kardeşim. Sen çok ağır zulmetmişsin.
( Hafiften sitemimi de edeyim de içimde kalmasın yine de; hayır sen bir ellilik boyuna bakmadan her şeye trip atan az gelişmiş Türk kızı ya da birbirine üstünlük sağlamaya çalışan liseli ergen değilsin ki canım kardeşim. Otuz yaş belli aydınlanmaların tecrübe edilmiş olduğu bir dönem olsa gerek.
(
Allah razı olsun bir konuşmuşsun. Sıkıntılı olduğunu farkettiği halde (sence yani o da) bu halde yaşamayı kabullenmiş bir adamın, bu halde yaşamayı kabullenecek kadar ne yaşadığını, neden bu halde olduğunu düşünmemişsin; keyfine bakıp
ciddi düzeyde taşşak geçmişsin; zulmetmişsin!
Üstelik sen iyiymişsin o kötüymüş, turp gibiyken düşmüşe tekme atmışsın.
Muhtemel bir bana küfür etme seansından önce ya da küfürlerinin arasında sana ait şu iki cümleyi bir arada bir değerlendirelim:
1-) Normal olmak nedir onu unuttum dersem nokta atışı yapmış olurum sanırım.
2-) Kötü olmadığım dönemlerde ciddi düzeyde taşak geçiyordum adamla, küçücük çocuğun korkmayacağı şeylerle korkutuyordum falan bir ara.
''Sen normalmişsin o kötüymüş'' - ''Zulmetmişsin'' -
''Artık bırak normal olmayı normal olmak nedir onu bile unutmuşsun.''
''Almışsın mazlumun ahını çıkıyor aheste aheste''
Bütün bunları, mümkünse içinde bulunduğun durumdan öte çok daha farklı bir bakış açısı kazanman, farklı bir açıdan bakabilmeni ümit ederek iyi niyetle yazdığımı da hatırlatarak şu farklı bakış açılarına bir örnek verelim;
Yukardaki sana ait iki cümle ve sonucuna bakacak olursak; hangi inanç ya da düşünce biçimine sahip olursan ol demek ki bu bu evrenin bir sahibi ve bir kuralı var sevgili dostum. Bu dünya etme bulma dünyası ve şimdi sen, yaptığının karşılığını ödüyor olabilirsin. Bunda adaletin tecelli olmasının yanında yaradanın kötü bir niyeti olmasa gerek. Sanırım amaç; ne yaptığını anlamak, böylece terbiye olmak(burdaki terbiye sözcüğü ders çıkararak eğitilmiş olmak anlamındadır) ve bir daha yapmamak olsa gerek.
Yine iyi niyetle; Muhtemelen önce kızacak, sonra algılayacak, sonra anlayacak, sonra idrak edeceksin.
Yukardaki paragrafları öyle karma-marma cart curt ya da yoz yobaz islamcı bir kafa ile yazmadım. Gönül ile yazdım. Gönül başka dilde pek de karşılığı olmayan bu topraklara has bir kavramdır. Bilen varsa söylesin, ingilizce seni gönlümden seviyorum diyemezsin en fazla hearth dersin o da kalbimden olur ama gönül olmaz. Gönül başka bir şeydir. Bilmeden etmeden de olsa kırdıysa, kırıldıysa geri yapmak, geri almak gerek. Gönül önemlidir. Kıymetini bilmek gerek.
Bir haftadır ne kırpıp ne çıkarabilirsem daha az kırıcı olabilirim hassasiyetiyle, düşüne düşüne saatlerimi ayırdım yazdım. Sen istersen şimdi bana küfür et sevgili dostum ya da istersen bir değerlendir sen bilirsin ancak elli doktara gidip elli ayrı ilaç kullansan da, elli ayrı genetik denesen de, ya şimdi ya da on senede yine bu noktaya dönmen olasıdır.
Başka üzücü bulduğum bir konu da; yok üstüne gideceksin, yok bezdireceksin türevi düşüncelerdir çünkü bunlar ilk başta, insanlardan destek alıyormuş görünümü ile insana cazip gelebilir ancak temelde bu tür anlayışlar kadınlarımızın,çocuklarımızın ve en niyahetinde hepimizin ruhunu çalan kapitalist düzenin öğretileridir. Dilerim ki sakın ola kulak asmayasın.
Şu son paragrafı bu yazıyı yazmaya başladığımdan bir sene sonra yazıyorum. İki paragraf önce ''bir haftadır'' dediğimde masaüstünde bir word dosyası olarak duruyordu. Ne olduğunu bile unutmuştum, meraktan baktım. Allah beterinden esirgesin bu bir sene içinde başıma öyle şeyler geldi ki anlatsam kimse inanmaz. Demek ki kendime de yazmışım da farkında değilmişim. ''Büyük konuşmamak gerek- Kavuğun sahibi var'' Konuyu hortlatmışsın diyen arkadaşlara duyurulur. O zaman konu sıcaktı. Sevgiler.