erdalbakkaltuzluk
Yeni üye
selamlar, forumu bi süredir anonim olarak takip ediyorum. deneyimim öncesinde buradaki başlıkları okuyarak tahmini bir ön izleme yapmaya çalışıyordum ve sonunda bu deneyimi gerçekleştirerek dilim döndüğünce kendi deneyimimi, üzerinden yaklaşık 14 saat geçerek hala aklımda tazey haldeyken ve trip sırasında aldığım defter notlarımın yardımıyla anlatmak istiyorum. ben ilk deneyim için forumdan edindiğim bilgiler ışığında 150ug tercih ettim daha sonrakilerde kademeli olarak arttırmayı düşünüyorum.
bu deneyim kendimi daha fazla gözlem ve anlamlandırma çabasında geçtiğinden ortalama saat süreleriyle anlatacağım
evimde vakit geçirmeyi seven biri olarak odamda yapmak konusunda şüpheye düşmedim elime tesadüfi şekilde geçtiği için de biraz sabırsız davrandığımı kabul etmeliyim genel anlamda tatlıydı ama daha çok verim alabilirdim eğer doğada olsaydım diye düşünüyorum. çünkü görsel halüsinasyonlar ve ihtiyacınız olan bütünlük ihtiyacını en verimli bu alanlarda alınabileceğini hissettim ancak bu bana bir sorun olarak dönmedi. eğer evde rahat değilseniz veya vakit geçirmeyi sevmiyorsanız büyük ihtimal kapalı alan size boğucu gelmeye başlayabilir ayrıca çok yakın bi arkadaşınızla beraber bütünlük hissini daha çok hissedebileceğini düşünüyorum, birbirinizle olan diyalogların içselliğinin yansımasıyla beraber doğaya yakınlığınızın beraberliğinin bu yolculuktaki anlamı daha farklı olacaktır.
gece saat 2'de aldım (boş olduğum 2 günü böyle değerlendirdim size de sonraki gün işiniz olmadığı bi zamanı önerebilirim çünkü şuan dinlenme ihtiyacı hissediyorum) 35 dakika sonra etkisini göstermeye başladı ve nasıl başladığını aslında tam anlayamadım boyut algımda değişim hissetmeye başladım daha çok sanki duvarım bana yakınlaşıyormuş, yer hafif ayağımdan kayıyor ve yatağımda beni biraz içine çekiyormuş gibiydi. bir süre bu şekilde devam ederek yerini yavaş yavaş görsel bükülmeler almaya başladı.
ilk 1 saatin sonunda görsel halüsinasyonları tam olarak hissetmeye başladım beraberinde ise sürekli bir gülümseme isteği. bu halüsinasyonlar bana o an orada olmayan bir şeyi göstermiyor. duvarımda kendi yaptığım kolaj çalışmam var yazı, çizim ve fotoğraf karışık. oraya baktığımda yazıların dalgalandığını, çizim ve fotoğrafların üst üste gelerek karıştığını, duvarımda asılı diğer şeylerin sağa sola kaymalarla yer değiştirdiğini gördüm ama hiçbir şekilde rahatsız hissetmedim. bu görsel karmaşıklık tüm yolculuğum boyunca beni eğlenceli hissettirdi çünkü sadece tripte olacağımı, var olmayan değil sadece bükülmüş bir gerçeklik içerisinde olacağımı pulu attığım ilk andan beri ara ara kendime telkin ediyordum. deneyimimden önce bu kısım beni korkutuyordu ne görebilirim en fazla diye ama hiiiçççç de öyle olmadı. burada telkinler çok önemli olabilir.
2. saat civarı olması lazım. bir yandan In The Court Of The Crimson King albümünü dinliyordum ve albüm kapağına ne kadar süre daldığımı hatırlamıyorum. yolculuğum sırasında dinlemekten en çok keyif aldığım birkaç albümü yazı sonuna iliştireceğim. müzik burada kendini daha çok hissettirmeye başladı, daha katmanlı, biraz yankılı geliyordu. duyu hassasiyetim gittikçe artıyordu. gerçekten 8D versiyonu algılarım benim için yapıyordu ve müziği normalde dinlediğimde dikkat edemediğim ufak tınılar şimdi ön planda kendini daha çok belli ediyordu. ayrıntıların hiçbir önemi yoktu çünkü onlar artık sadece ayrıntı değildi. müzik dinlemeyi bu şekilde deneyimleyebildiğim için hala çok tatmin ve mutlu hissediyorum. progressive rock nasıl ortaya çıktı diye de bi düşündürdü.
ot kullanımlarında etkiyi direkt olarak kafada hissetmeme rağmen lsdnin beni bilincimin çok açık ve normal hissettirmesinin deneyimimde bendeki müthiş hissiyatını nasıl açıklayabileceğimi bilemiyorum. yolculuğumda özellikle bilincimin çok açık olduğunu fark etmek beni en iyi hissettiren kısımlardandı.
daha sonrasında dinlemek ve ne kadar düzgün konuşabildiğimi merak ettiğim için bilen bir yakın arkadaşıma ses kaydı attım. gayet normal konuşuyormuşum. sadece içeride dönen çok fazla soyutluk var ve kelimeler somut bir anlam taşımak zorunda olduğundan kelimeleri anlamlarına göre kullanmak zordu ama bir yandan çok tatlı bir hissiyatım olduğu için bunu dışarı dökme ihtiyacı da duyuyordum. yalnız olduğumdan kedimle konuşmaya başladım. buraları pek hatırlayamıyorum çünkü her şey çok akışındaydı, sesli düşünüyordum sanki. bi süre sonra sustum ve kedimle sadece bakıştık. tüyleri çok hareketliydi, elimdeki hissiyatı da çok akışkandı ve size yemin edebilirim o an frekanssal bir boyutta, ağzımı açmamama rağmen kedimle konuşuyordum.
3. saat aralığındayım. bundan sonraki sürenin çoğunu pencere önünde dışarıyı izleyerek geçirdim. evimin önünde normalde dikkat etmediğim ağaca bakıyordum. hareketleri o kadar güzeldi ki her hareketi bir dalga ve dalganın yaydığı enerji mi artık her ne ise benimle iletişime geçmeye çalışıyor gibiydi. benimle beraber nefes alıyordu ve gözüme o kadar sevimli geldi ki bu kısımlarda sadece gülümsediğimi hatırlıyorum. normalde bu ağaca hiç bakmadığımı hatırlayıp keşke seni daha önce fark etseydim dedim ve ondan özür diledim. aslında bu özrü yolda yürürken, bir yere giderken fark etmediğim birçok güzel şey olduğu ihtimalini düşünerek bu şeylerin hepsinden özür diledim. kafamı oynattığım yönde onun da hereket ettiğini fark ettiğimde uzaktan da olsa beraber ufak adımlarla dans etmeye başladık. ben sağa, o da sağa. ben sola, o sola ve bir süreden sonra o sağa ben sağa, o sola ben sola. artık ben değil, o yönlendiriyordu. bu şekilde ne kadar sürdüğünü hatırlamıyorum ama önemli değil. her şey olurunda giden bir bütünlükteydi.
bir şeyler izlesem nasıl olur diye merak ettim the office açık olan sekmeyi görünce bi bakiyim dedim. formal giyinen insanların mor ve mavi ön planda renklendiğini görünce komik bi çelişki hissettim ama bu çelişki biraz rahatsız hissettirmeye başlayınca kapattım. evim şahane izliyim dedim baktım selim bey'in gözü kulağına giriyo kapadım **** ama süngerbob baya eğlenceliydi tripte izlemek için baya makul.
ve beklediğim o kısımlara geldim. düşünsel sürecime yardım etmesi için lsdye izin verdim ve beraber çalışmaya başladık. lsd atmaya o saat çok anlık karar vermiştim ve düşünsel sürecim bununla başlayarak aslında bir şeyler hakkındaki aceleci tavrımı fark ettim. aslında her şey için acele ediyordum. 2 yıldır gündelik şekilde düzenli ot kullanıyorum ve bunu kırmak istediğim için son 1 aydır hiç kullanmamıştım. elimdeki bittiğinde bir sonraki için girdiğim arayış aceleci tavrımın en büyük örneğiydi bunun yanında sabırsız yanımın, olayları aslında karmaşıklaştırdığını idrak etmeyle beraber de kısmen kendimden iğrenmeye başladım. ama rahatsız edici şekildense sanki önemli olan farkındalığın bu kısmının beni getirdiği ve paylaşmak istediğim nokta. düşünsel sürecimin bir özeti olarak; hayatımız aşama aşama farkındalıklar üzerine ve bunların hangisinin ne zaman olacağı deneyimler doğrultusunda ben ile anlam kazanıyor. her şeyi bir anda anlamlandıramazsın. bir farkındalık diğerine yol açarak kümülatif şekilde ilerler sen sadece sürece sadık kalmalısın. herkes kadar küçük ve kusurlusun. önemli olan sonuca ulaşmak değil, yolda olmaya devam etmek. bir şey sonuçlanıyorsa devamlılığı yoktur. devamlılık, sürekli gelişimin parçası. kötü hissediyorsan da bu harika çünkü bir şeyler içini gıdıklıyorsa demek gelişim ve yeniliğe ihtiyacın var. halinden tamamen memnun olmak devamlılığı sağlamaz.
içsel sürecimi belki başka bir yazıda daha anlamlı şekilde sunmayı düşünebilirim gerçi okuyan olur mu bilmiyorum şimdilik aklıma başka bir şey gelmiyor. diğer yolculuklarımda da yazmaya devam edeceğim ve merak ettikleriniz olursa sizi aydınlatmak benim de hoşuma gider.
şunu da belirtmeliyim ben geçirdiğim durgun bir günün ardından bunu yaptım kötü değildim ama çok çok da iyi hissetmiyordum. yolculuğumun genel hissiyatı hafif durağanlaşmalarla ara ara devam etti. bununla bir ilgisi olabileceğini düşünüyorum. nasıl hissettiğinize göre yolculuğa çıkın lütfen.
şuan sadece mutluyum ve bir sonraki yolculuğum için şimdiden heyecanlıyım.
bu bir yolculuk, tadını çıkar! ve aslında her şey sandığından daha kontrolünde, ancak senin doğrultunda.
King Crimson - In The Court Of The Crimson King
Pink Floyd - Animals
Camel - Moonmadness
Sun Ra - Sound Sun Pleasure
Nick Drake - Pink Moon
bu deneyim kendimi daha fazla gözlem ve anlamlandırma çabasında geçtiğinden ortalama saat süreleriyle anlatacağım
evimde vakit geçirmeyi seven biri olarak odamda yapmak konusunda şüpheye düşmedim elime tesadüfi şekilde geçtiği için de biraz sabırsız davrandığımı kabul etmeliyim genel anlamda tatlıydı ama daha çok verim alabilirdim eğer doğada olsaydım diye düşünüyorum. çünkü görsel halüsinasyonlar ve ihtiyacınız olan bütünlük ihtiyacını en verimli bu alanlarda alınabileceğini hissettim ancak bu bana bir sorun olarak dönmedi. eğer evde rahat değilseniz veya vakit geçirmeyi sevmiyorsanız büyük ihtimal kapalı alan size boğucu gelmeye başlayabilir ayrıca çok yakın bi arkadaşınızla beraber bütünlük hissini daha çok hissedebileceğini düşünüyorum, birbirinizle olan diyalogların içselliğinin yansımasıyla beraber doğaya yakınlığınızın beraberliğinin bu yolculuktaki anlamı daha farklı olacaktır.
gece saat 2'de aldım (boş olduğum 2 günü böyle değerlendirdim size de sonraki gün işiniz olmadığı bi zamanı önerebilirim çünkü şuan dinlenme ihtiyacı hissediyorum) 35 dakika sonra etkisini göstermeye başladı ve nasıl başladığını aslında tam anlayamadım boyut algımda değişim hissetmeye başladım daha çok sanki duvarım bana yakınlaşıyormuş, yer hafif ayağımdan kayıyor ve yatağımda beni biraz içine çekiyormuş gibiydi. bir süre bu şekilde devam ederek yerini yavaş yavaş görsel bükülmeler almaya başladı.
ilk 1 saatin sonunda görsel halüsinasyonları tam olarak hissetmeye başladım beraberinde ise sürekli bir gülümseme isteği. bu halüsinasyonlar bana o an orada olmayan bir şeyi göstermiyor. duvarımda kendi yaptığım kolaj çalışmam var yazı, çizim ve fotoğraf karışık. oraya baktığımda yazıların dalgalandığını, çizim ve fotoğrafların üst üste gelerek karıştığını, duvarımda asılı diğer şeylerin sağa sola kaymalarla yer değiştirdiğini gördüm ama hiçbir şekilde rahatsız hissetmedim. bu görsel karmaşıklık tüm yolculuğum boyunca beni eğlenceli hissettirdi çünkü sadece tripte olacağımı, var olmayan değil sadece bükülmüş bir gerçeklik içerisinde olacağımı pulu attığım ilk andan beri ara ara kendime telkin ediyordum. deneyimimden önce bu kısım beni korkutuyordu ne görebilirim en fazla diye ama hiiiçççç de öyle olmadı. burada telkinler çok önemli olabilir.
2. saat civarı olması lazım. bir yandan In The Court Of The Crimson King albümünü dinliyordum ve albüm kapağına ne kadar süre daldığımı hatırlamıyorum. yolculuğum sırasında dinlemekten en çok keyif aldığım birkaç albümü yazı sonuna iliştireceğim. müzik burada kendini daha çok hissettirmeye başladı, daha katmanlı, biraz yankılı geliyordu. duyu hassasiyetim gittikçe artıyordu. gerçekten 8D versiyonu algılarım benim için yapıyordu ve müziği normalde dinlediğimde dikkat edemediğim ufak tınılar şimdi ön planda kendini daha çok belli ediyordu. ayrıntıların hiçbir önemi yoktu çünkü onlar artık sadece ayrıntı değildi. müzik dinlemeyi bu şekilde deneyimleyebildiğim için hala çok tatmin ve mutlu hissediyorum. progressive rock nasıl ortaya çıktı diye de bi düşündürdü.
ot kullanımlarında etkiyi direkt olarak kafada hissetmeme rağmen lsdnin beni bilincimin çok açık ve normal hissettirmesinin deneyimimde bendeki müthiş hissiyatını nasıl açıklayabileceğimi bilemiyorum. yolculuğumda özellikle bilincimin çok açık olduğunu fark etmek beni en iyi hissettiren kısımlardandı.
daha sonrasında dinlemek ve ne kadar düzgün konuşabildiğimi merak ettiğim için bilen bir yakın arkadaşıma ses kaydı attım. gayet normal konuşuyormuşum. sadece içeride dönen çok fazla soyutluk var ve kelimeler somut bir anlam taşımak zorunda olduğundan kelimeleri anlamlarına göre kullanmak zordu ama bir yandan çok tatlı bir hissiyatım olduğu için bunu dışarı dökme ihtiyacı da duyuyordum. yalnız olduğumdan kedimle konuşmaya başladım. buraları pek hatırlayamıyorum çünkü her şey çok akışındaydı, sesli düşünüyordum sanki. bi süre sonra sustum ve kedimle sadece bakıştık. tüyleri çok hareketliydi, elimdeki hissiyatı da çok akışkandı ve size yemin edebilirim o an frekanssal bir boyutta, ağzımı açmamama rağmen kedimle konuşuyordum.
3. saat aralığındayım. bundan sonraki sürenin çoğunu pencere önünde dışarıyı izleyerek geçirdim. evimin önünde normalde dikkat etmediğim ağaca bakıyordum. hareketleri o kadar güzeldi ki her hareketi bir dalga ve dalganın yaydığı enerji mi artık her ne ise benimle iletişime geçmeye çalışıyor gibiydi. benimle beraber nefes alıyordu ve gözüme o kadar sevimli geldi ki bu kısımlarda sadece gülümsediğimi hatırlıyorum. normalde bu ağaca hiç bakmadığımı hatırlayıp keşke seni daha önce fark etseydim dedim ve ondan özür diledim. aslında bu özrü yolda yürürken, bir yere giderken fark etmediğim birçok güzel şey olduğu ihtimalini düşünerek bu şeylerin hepsinden özür diledim. kafamı oynattığım yönde onun da hereket ettiğini fark ettiğimde uzaktan da olsa beraber ufak adımlarla dans etmeye başladık. ben sağa, o da sağa. ben sola, o sola ve bir süreden sonra o sağa ben sağa, o sola ben sola. artık ben değil, o yönlendiriyordu. bu şekilde ne kadar sürdüğünü hatırlamıyorum ama önemli değil. her şey olurunda giden bir bütünlükteydi.
bir şeyler izlesem nasıl olur diye merak ettim the office açık olan sekmeyi görünce bi bakiyim dedim. formal giyinen insanların mor ve mavi ön planda renklendiğini görünce komik bi çelişki hissettim ama bu çelişki biraz rahatsız hissettirmeye başlayınca kapattım. evim şahane izliyim dedim baktım selim bey'in gözü kulağına giriyo kapadım **** ama süngerbob baya eğlenceliydi tripte izlemek için baya makul.
ve beklediğim o kısımlara geldim. düşünsel sürecime yardım etmesi için lsdye izin verdim ve beraber çalışmaya başladık. lsd atmaya o saat çok anlık karar vermiştim ve düşünsel sürecim bununla başlayarak aslında bir şeyler hakkındaki aceleci tavrımı fark ettim. aslında her şey için acele ediyordum. 2 yıldır gündelik şekilde düzenli ot kullanıyorum ve bunu kırmak istediğim için son 1 aydır hiç kullanmamıştım. elimdeki bittiğinde bir sonraki için girdiğim arayış aceleci tavrımın en büyük örneğiydi bunun yanında sabırsız yanımın, olayları aslında karmaşıklaştırdığını idrak etmeyle beraber de kısmen kendimden iğrenmeye başladım. ama rahatsız edici şekildense sanki önemli olan farkındalığın bu kısmının beni getirdiği ve paylaşmak istediğim nokta. düşünsel sürecimin bir özeti olarak; hayatımız aşama aşama farkındalıklar üzerine ve bunların hangisinin ne zaman olacağı deneyimler doğrultusunda ben ile anlam kazanıyor. her şeyi bir anda anlamlandıramazsın. bir farkındalık diğerine yol açarak kümülatif şekilde ilerler sen sadece sürece sadık kalmalısın. herkes kadar küçük ve kusurlusun. önemli olan sonuca ulaşmak değil, yolda olmaya devam etmek. bir şey sonuçlanıyorsa devamlılığı yoktur. devamlılık, sürekli gelişimin parçası. kötü hissediyorsan da bu harika çünkü bir şeyler içini gıdıklıyorsa demek gelişim ve yeniliğe ihtiyacın var. halinden tamamen memnun olmak devamlılığı sağlamaz.
içsel sürecimi belki başka bir yazıda daha anlamlı şekilde sunmayı düşünebilirim gerçi okuyan olur mu bilmiyorum şimdilik aklıma başka bir şey gelmiyor. diğer yolculuklarımda da yazmaya devam edeceğim ve merak ettikleriniz olursa sizi aydınlatmak benim de hoşuma gider.
şunu da belirtmeliyim ben geçirdiğim durgun bir günün ardından bunu yaptım kötü değildim ama çok çok da iyi hissetmiyordum. yolculuğumun genel hissiyatı hafif durağanlaşmalarla ara ara devam etti. bununla bir ilgisi olabileceğini düşünüyorum. nasıl hissettiğinize göre yolculuğa çıkın lütfen.
şuan sadece mutluyum ve bir sonraki yolculuğum için şimdiden heyecanlıyım.
bu bir yolculuk, tadını çıkar! ve aslında her şey sandığından daha kontrolünde, ancak senin doğrultunda.
King Crimson - In The Court Of The Crimson King
Pink Floyd - Animals
Camel - Moonmadness
Sun Ra - Sound Sun Pleasure
Nick Drake - Pink Moon
Son düzenleme: