kaynak beni göstermiş, canımsın
bana da şey düşmüş, bu kadar bilimsel anlatıma dekoder görevi görmek
mantar bir mikrobiyoloji alanı, haliyle de bitki yetiştirmekten farklı. bilimsel olarak değerlendirildiğinde mantar, her iki tarafa da benzer özellikler taşıdığından bitki ile hayvan arasına yerleşen kendi başına bir kategori. ancak kısa bir süreliğine, yapısını daha rahat anlamak için mantarı bitkiye ve canlıya benzeyen özellikleri üzerinden şöyle değerlendirelim;
sporu kabaca bir tabirle tohum yerine koyarsak, bir spor baskısı üzerinde milyonlarca tohum var. sıradan bitki tohumlarından farklı olarak bir yaşam formu oluşturabilmek için, bu tohumların birbirleriyle uyumlu olanlarının bir araya gelmesi gerekir. bu uyumu belirleyen unsur DNA olduğundan spor, aslında bir meyve çekirdeğinden ziyade daha çok memelilerin üreme yapıları olan sperm ve yumurtaya daha çok benzer. bir araya gelen uyumlu DNAlar memelilerin oluşturduğu embriyodan farklı olarak, bitki köküne benzer işlevi olan miselyumu oluşturmaya başlar.
bu miselyum geliştikçe yine bir embriyonunki gibi farklı görevleri olan yapılar oluşturur. bunların en temel iki yapısını canlılardaki et dokuya ve dolaşım sistemine benzetebiliriz. tometoz yapı tıpkı vücudu şekillendirmeye başlayan et doku gibi, miselyumun somutlaşmasını sağlayan yapıdır. çıplak gözle bakıldığında bulutsu, pamuksu ve kabarık bir görünümde olan tometoz; miselyumun mümkün olduğunca çok alanı kaplamasını sağlar ancak amacı sadece kütleleşmek olduğundan bu, mantarın kimliğini oluşturacak yapı değildir. dolaşım sistemi olan rizomorf besin taşınmasını sağlayan kanallardan oluşur ve ağaç köküne benzer ipliksi, lifli bir yapıya sahiptir. miselin sağlıklı gelişiminin yanında mantarın ortam adaptasyonunu da sağlayan yapı bu olduğundan, kaliteli özelliklerin aktarımı da bu rizomorf yapı üzerinden gerçekleşir.
mantar bulunduğu ortama ayak uydurmak için sürekli değişmek ve gelişmek zorunda olan bir canlı. bunu daha iyi anlayabilmek için, memelilerdeki evrimleşmenin 1 ay gibi kısa bir süreye sıkıştırıldığını düşünelim. örneğin bir tilkiyi ormandan alıp kutuplara bıraktığımızda eğer ölmez de hayatta kalmayı başarabilirse, uzun yıllar sonunda kürkü beyaza dönmeye başlar. mantar yaşam döngüsü olan kısacık süre içerisinde tilkinin kürkü gibi, bulunduğu ortama adapte olabilmek adına sürekli olarak değişir. bu özelliği, yetiştirmede doğru kontrol edildiğinde başlangıç örneğimizden çok daha kaliteli bir ürün elde etmemizi de saşlayabilir, hatalar sonucu başlangıç kalitesinden çok uzaklaşmış yetersiz bir ürüne de yol açabilir. bu nedenle mantar yetiştirirken yeterince idealistsek, yetiştirme ortamını mümkün olduğunca çok kontrol altında tutmamız gerekir.
mantar mikrobiyolojik bir canlı olduğundan bu kontrolü elde tutabilmenin yolu labaratuvar teknikleridir. bu teknikleri ev ortamına göre şekillendirdiğimizde izleyebileceğimiz en iyi yol; mümkün olduğunca temiz bir çalışma alanı yaratmak, miseli gözlemlemeye olanak sağlayan bir besi yerinde geliştirmek (agar petri) ve sonucunda da besin değerlerini en iyi şartlarda optime ettiğimiz bir substratta meyvelenmesini (mantar gövdesi) sağlamaktır.
öncelikle bir durgun hava kutusu (still air box, kısaca SAB) ev şartlarında küçük bir yetiştirici için son derece yeterli bir çalışma alanı sağlar. adı üzerinde durgun hava prensibi ile çalışan son derece basit bir düzenektir. hava akışını kestiğimizde kirletici partiküller kendi ağırlıklarıyla zemine indiğinden, dikkatli çalışarak bu partikülleri tekrar havalandırmadığımız sürece SAB içerisinde temiz bir şekilde çalışmamız mümkün.
temiz bir çalışma ortamı sağladığımızda sonraki adım sporu canlandırmak. bunun için yine ev standartlarında kullanabileceğimiz en iyi besi yeri, petri tabağı içerisinde kauçuk benzeri jölemsi bir dokuya sahip, son derece besleyici bir doğal malzeme olan agar. bunu tercih etmemizin sebebi, besi yeri yüzeyinde bulunan miselin yanında kirletici bakteriler ve funguslar da dahil bütün canlı dokuları inceleyebilmemizi ve birbirinden ayırabilmemizi sağlıyor oluşu. elimizdeki spor, çok kaliteli bir laboratuvar ortamından çıkmadığı sürece çok büyük ihtimalle havayla temasından kaynaklı olarak üzerinde farklı kirleticilerle gelir. bunu bir besi yerine aldığımızda aynı besin bu kirleticileri de besleyecek ve amaçladığımız miselden farklı pek çok yaşam formu gözlemlenecektir. agar yüzeyinde miselden bir örnek alıp başka bir agar petriye aktardığımızda gelişim kaldığı yerden devam ediyor, bu nedenle besi yeri üzerinde alacağımız örnek konusunda seçici davranarak kaliteli kısımları üzerinden sadeleşmiş, kirleticilerden uzak ve tercihen tamamen rizomorf yapılardan oluşan bir petri oluşturmamız mümkün. birkaç sefer tekrarlandığında istediğimiz sonuca ulaşmayı sağlayan bu işleme izolasyon diyoruz.
izole edilmiş miseli daha sonra uygun yetiştirme ortamına aldığımızda meyvelenmeye başlayacak. buradan sonrası yetiştirme tutumuyla alakalı. bu adıma direkt spordan da başlamak mümkün ancak sporda kirleticilerin bulunması halinde kullanılan bütün kaynaklar çöp olacaktır. öncelikle elimizdeki miseli yetiştirme ortamını kolonize edecek şekilde çoğaltmamız gerekiyor, farklı yetiştirme sistemlerini kolonize edecek aşılar da birbirinden farklı. örneğin cocopeat gibi topraksı yetiştirme ortamlarında miseli substrata karıştırabilmemizi sağlayan bir aşıya ihtiyacımız olur. bu yönteme spawn denir ve çoğunlukla miseli öncelikle tahıl gibi taneli bir besi yerine aşılayıp kolonize ettikten sonra, bu taneleri substrata karıştırmayı içerir. bir diğer yöntem olan kekler kolonize edildikten sonra açık bırakıldığında kendiliğinden meyvelenen besin bloklarıdır. bu bloklar direkt torbanın ağzı açılarak veya perlit gibi nem tutan yerden yükseltici bir yüzeye yerleştirilerek kullanılır. substrata karıştırılan aşıdan farklı olarak bir avantajı, kontaminasyona daha rahat müdahale edilmesini sağlamasıdır. aynı ortam içinde kekler birbirine temas etmediğinden, birinin kirlenmesi halinde ortamdan çıkartıldığı taktirde diğer keklere bulaşması önlenebilir. ancak misel substrata karıştırıldığında kirlenme halinde bütün yetiştirme ortamının imha edilerek sıfırdan başlanması gerekir, ki bu sistemlerde kirleticileri ayırt etmek de daha zordur.
mantarı besleyici ortama aldıktan sonra ısı, nem, loş ışık ve steril hava değişimini sağladığımız sürece meyvelenme süreci sorunsuz geçecektir. mantar bitkilerden farklı olarak fotosentez yapmaz, bu nedenle gelişebilmek için ışığa ihtiyacı yoktur. ancak substratın yüzeyini bulabilmek için ışığı kullanır. bu nedenle meyvelenme görmek istediğimiz aşamaya kadar miseli karanlıkta muhafaza eder ve meyvelenme aşamasında eser miktarda ışığa maruz bırakırız. mantarın meyve gövdesi yumuşak bir doku olduğundan dış etkenlerden çok fazla etkilenir. fazla ışık veya yetersiz nem büzüşük sağlıksız bir dokuya, fazla ısı kirleticilerin gelişimine (çoğu kirletici yüksek ısılarda daha agresif gelişir), yetersiz oksijen miselin ve meyve gövdesinin gelişememesine yol açar. bu nedenle mantar yetiştirirken şartları optimum düzeyde tutmak kaliteli ürün elde edebilmek için bir bitkiden çok daha fazla özen ister. misel aşamasında 24-29 derece, meyvelenme sürecinde 18-24 derece ısı, %90 nem, deftere aldığın notu görmeni sağlayacak kadar bir ışık ve filterasyon malzemesiyle (genellikle elyaf) tıkanmış hava delikleri ev standartlarında yetiştiricilik için ideal şartları sağlar.
araştırmalarını destekleyecek şekilde açıklayabildiğimi umuyorum, umarım gönlünce olsun, bol şans.